NERİMAN TUNA’YA SAYGI
Canımın sıkkın olduğu, ruhumu tozlu bir naylonla örtülmüş gibi hissettiğim bir gündü. Kafeste gibiydim. Beşiktaş’ın tamamını saran doncu, ojeci, takıcı, kahveci ve dönercinin haricinde bir yerler, ufuk açan mekanlar görmek istiyordum. Böyle olunca genelde kendimi ya Karaköy ya da Beyoğlu’ndaki sergilere atıyorum. Şansıma kimisi beni aşıyor, duvardaki tel parçasının mesajını alamıyorum, ama bazen de , o gün olduğu gibi, içine öylesine atladığım çukur, kocaman, kat kat bir mağaraya açılabiliyor.
Casa Botter’deki Komet sergisine gittim. Allah biliyor ya, çıkışta bitişiğindeki Alman Kitabevi’nin kafesinde esaslı bir bienenstich (bir çeşit Alman pastası) yemeyi de dahil ettiğim bir programdı. Serginin bir yerinde, sanatçının eski sergilerinden küçük küçük notlarla bahsedilen bir sunum vardı. 2011 yılında yaptığı “Neriman Tuna’ya Saygı” sergisi dikkatimi çekti. Kimmiş ki bu Neriman Tuna?
Şöyle bir haber bulmak bu hanımefendiye duyduğum ilgiyi arttırdı:
"Komet, sık sık gittiği eskicide bir gün bir dizi çerçeve bulur. Çerçevelerde hep aynı kadınla ilgili gazete haberleri, fotoğraf, mektup, sertifikalar kesilip saklanmış. 1950'li yıllarda İstanbul'da yaşamış Neriman Tuna'yı anlatan bu dökümanlar nasıl kesildi, kim tarafından saklandı kesin bir bilgi yok. Ancak bu dökümanlardan Neriman Tuna'nın 1950'li yıllarda kadın hakları konusunda mücadele verdiği, Yeni Yaşantı adlı bir dergi çıkardığı, hatta başarıları sebebiyle uluslararası basında da haber olduğu ortaya çıkıyor. Komet yaptığı araştırmada yalnızca Neriman Tuna'nın 1990'lı yıllarda Bomonti'de bir evde vefat ettiğini öğreniyor. Komet böyle önemli bir insanın anılarının sahipsiz kalmasından, toplumun böyle birini unutmuş olmasından çok etkilenerek yeni sergisinde tüm bu çerçeveleri sergiliyor. 'Neriman Tuna'ya Saygı' başlığını taşıyan bu sergide, topluma mal olmuş böyle birinin nasıl unutulabileceğine dikkat çekmeyi amaçlıyor." (Gazeteden aldım, 26/10/2011 tarihli Sabah gazetesinde çıkan bir haber)
Bir türlü vedalaşamıyorum Neriman Hanım’la. Üstün stalk yeteneklerimle bir kartvizitine ulaşıyorum. Karttaki adres tanıdık, Şişli’de bildiğim bir sokak. Kısmen kentsel dönüşmüş, kapı numaraları değişmiş. Kartvizitteki apartman isminde bir harf hatası var gibi, ama belki yok gibi…
İç mimar arkadaşım @didemavincan Didem Avincan’dan hiç düşünmeden yardım istiyorum çünkü biliyorum ki, kendisi böyle hikayelere benden daha meraklı. Üstelik Nilay Örnek @nornek in @herumututortakarar sitesine yazılarıyla destek veren çalışkan bir kadın. Didem semtin Pervititch haritalarını inceliyor. O zamanki kapı numaraları, bugünkü kapı numaraları derken, oklar bizi bir binanın önüne getiriyor. Eski, güzel bir apartman, adı Doğ. Fakat Neriman Tuna’nın kartvizitinde Dağ Apartmanı yazıyor. Üşenmeyip gidiyorum, İzzetpaşa Sokak’ta bir aşağı bir yukarı turluyorum. Doğ Apartmanı’nı seyrediyorum uzun uzun. Zillerde isim arıyorum filan, otuz beş sene önce vefat etmiş birine ulaşma çabası. Sokağın geçmişini bilen biri lazım. Bir esnaf… Doğ Apartmanı’nın tam karşısında bir yorgancı var. Bir yorgancı ne kadar yeni açılmış olabilir ki. Bu arada yorgancılarla ilgili bir gözlemimi paylaşayım; asla tek başına olmuyor bu yorgancı kişisi. İlla ki sohbete ve çaya gelmiş orta yaşlı, kareli gömlekli iki ziyaretçisi oluyor. Büyük bir bankanın genel merkezinde iyi bir pozisyonda çalışan bir arkadaşım vardı, hayalindeki iş yorgancılıktı. Neyse kapatıyorum bu yorgan döşek parantezini.
Evet, giriyorum yorgancıya ve tabi ki içeride üç orta yaşlı adam var. Doğrudan Neriman Tuna’yı tanıyor musunuz diye soracak değilim. Bu apartmanın adı hep Doğ muydu diye soruyorum. Evet, ne oldu, birini mi arıyorsunuz diyor kısa kollu kareli gömlekli amca.
-Burada yıllar önce yaşamış olabileceğini düşündüğüm Neriman Tuna isimli bir hanımefendiyi arıyorum aslında.
- Evet, burada otururdu. Eşi doktordu.
Çok heyecanlanıyorum ama yorgancı tayfasına hissettirmemeye çalışıyorum.
- Kadın hakları konusunda o senelerde çok mücadele vermiş. Bir sergide ismini görüp araştırdım. Kendisi bir dergi çıkarıyormuş.
- Evet, hatta bazı yerlere ben götürürdüm dergileri, benden yollardı.
- Kendisine ait olduğu tahmin edilen bazı resim ve belgeler bir eskici dükkanında bulundu. Hatta eski bir gazete haberinde bir huzurevinde sefalet içinde öldüğü yazıyor.
- Yok efendim. Bu binada karşılıklı iki daireleri vardı. Eşi doktordu.
- Çocukları?
- Çocukları yoktu. İkisi de vefat ettikten sonra kocası Enver Bey’in yeğenleri evleri sattılar.
O günden beri garip bir hüzün var içimde. Eskicide bulunan çerçevelerden birinin içinde de Neriman Hanım’ın madalya alırken çekilen bir fotoğrafı var. Sen kadın hakları için mücadele ver, dergi çıkar, madalya kazan… Ölümünden yirmi yıl sonra hatıraların senin adını bile bilmeyen bir eskicinin raflarına düşsün…
Yine de buna şükür Neriman Hanım. Seni Komet sergisinde görmemiş, adını hiç duymamış olabilirdim. Şimdi en azından benimle birlikte bu yazıyı okuyan birkaç kişi daha “bu dünyadan bir Neriman Tuna geçmiş, birilerinin hayatına dokunmuş, kadınların yaşam şartları iyileşsin diye uğraş vermiş” diyecek.
Ruhun şad olsun.