Geçen hafta birkaç gün üstüste belgesel izledim. Bir fil ailesi göle su içmeye geldi , ama orda başka bir grup vardı. Onların lideri geldi bizimkilere hop dedi, ailenin ergeni kafa tutmaya kalktı ama yemedi. Bu arada anneler yavrularını bacaklarının arasına korumaya aldı. Tüm bunları Bülent Arınç'ın masalcı dede tonuyla yarışan yumuşaklıkta biri anlatıyordu.
Bütün fillerin isimleri vardı. Hayvancağızların her bakışını ve duruşunu benim için anlamlı hale getiren ise aslında anlatılanlardı. Yani sadece görüntü olsa 10 dakikadan fazla seyretmeyeceğim filler , bir hikayeleri olduğuna inandırıldığım zaman ilgimi çeker hale geldi. " Lider Bobo, sürünün en havalı dişisi Moli'ye kur yapıyor. Ön ayaklarıyla toprağı eşelerken bir yandan da hortumunu kıvrak hareketlerle sallıyor" ..." Bebek fil Suzi, annesinin yardımı olmadan yürümeyi hala başaramıyor, Afrika'da her yıl x sayıda yavru fil bir yaşına gelmeden ölüyor, burası güçlü olanların kazandığı Falan Filan Ormanları..." Bu cümleden sonra dört gözle Suzi'nin gidip kendi kendine su içebilmesini bekledim. Bir ara kendi kendime "sadece tembellik ediyor, yoksa maşallahı var bunun " derken yakaladım kendimi. Suzi ,anne desteği ve torpili olmadan ortalıkta dolaşmaya başlayınca da bir oh dedim.
Bir gün biri beni uzaktan habersiz bir şekilde kameraya alırsa ve sonra - bazen açıklamasını kendimin bile yapamadığı- bakış ve duruşlarımı çok anlamlı ve düşünülerek yapılmış hareketlermiş gibi anlatacak bir dış ses olursa o ses Engin Altan Düzyatan olsun.
"Vitrinde gördüğü kazağı , mağazada yüzlercesinin arasında ustalıkla buluyor. Kendi bedeninden sadece bir adet kaldığını farkedip kimseye çaktırmadan onu askının en arkasına duvar dibine asıyor. Kadınlık sezgileri onu başına gelebilecek felaketlerden koruyor. Mağazada bir kaç tur atıyor ve daha önce görmediği, ilkiyle alakası olmayan başka bir kazak dikkatini çekiyor. Eline aldığı bu yeni parçayı askılardaki eteklerin, pantolonların üzerine tutuyor. Yanına yaklaşan bir başka dişi, kazağı nereden bulduğunu sorduğunda elindekine artan bir tutkuya sarılıyor. Kasada sıra beklerken hepimizi şaşırtıyor ve mağazaya ilk girdiğinde gömüp sakladığı ilk kazağı yerinden çıkarıp onu satın alıyor. Evinde giyecek hiç bir şeyi olmayan zavallı dişi, bu kışı da donmadan geçirebilecek. Üstelik %30 indirimle."
Güzel fikir bence. Sonra Engin sürpriz bir şekilde karşıma çıksın, ben şaşırayım ama saçım başım yerinde olsun. Çabasız bir şıklık içerisinde olayım ve elimde poşetlerle kahve içmeye gidelim...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder