Bir yerde okumuş veya dinlemişim, keşke kaynağını da not etseymişim. Eski defterleri karıştırırken karşıma çıktı bu not :
"Yazmak varmakla eş değer değildir. Hatta çoğu zaman varmak değildir. Kişi uzaklara gitmelidir. Kendini terk etmelidir. Gece kadar uzaklaşmalıdır. Kendi gecesiyle yüzleşmelidir. Kendinin içinden karanlığa doğru yürümelidir."Ağır, anlamlı sözler. Üzerinde yeniden düşüneceğim elbet. Sabah sabah yağmur tıpırtısının çaydanlık fokurtusuna karıştığı anlarda hiç hesapta yokken pat diye önüme çıkmasının vardır elbet bir hikmeti.
Eski defterlere, eski yaralara senelerdir giyilmemiş ceketlerin ceplerine çok dikkatle yaklaşmak lazım aslında. Gömdüğünüz yeri unutmak için günlerce uğraştığınız bir ceset takılıverir parmaklarınıza. Bir konser bileti, artık kimsenin hatırlamadığı bir pizzacının peçetesi... Eski defterin arka sayfasına not edilmiş uçak saatleri... Vesaire vesaire. Ben şanslıyım ki benim bu sabahki kısmetime "kendini terk et, kendi gecenle yüzleş" diyen bir mesaj çıktı.
"Gecelere sor beni. Gün dediğin nerden bilir ki halimi?" diyor ya Sertab Erener. Bugün o şarkıya kulak vereyim biraz. Çayın suyu bitmiş, şimdi kahve zamanı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder