16 Eylül 2015 Çarşamba

Büyükada'ya Gittim, Ama Neden?

Havalar serinledi ya, hemen bir kıpırdanma oldu bende. Hafta içi bir sabah erken bir şehir hatları vapuruyla adaya gittim. Büyükada'ya. Her ne kadar ziyaret sebebim Bienal gibi gözükse de Marmara'nın sularını yırta yırta ilerlerken kalbimi hızlandıran şey Tarihi Büyükada Pastanesi'ne yaklaşıyor olmaktı. Vapurda Arap turist çok azdı ( Allahım faşist manyaklar gibi oldum sonunda). Ağırlıklı olarak krepeli saçlı, keten pantolonlu, sedefli ojeli parmaklarında elmas yüzüğü ve bronz teniyle ada yerlisi teyzeler vardı. İndikten sonra , çevremdekilerin gizli planımı anlamasından tedirgin olarak, sanki gideceğim yeri bilmiyormuşum gibi aval aval yürüme pozları takınarak pastaneye vardım. Halbuki ne yiyeceğimi bile biliyordum. Patlıcanlı poğaça ve kremalı börek. Poğaçayı bitirmeye yakın hüzünlendim resmen. Yolluk olarak da yanıma börekitas ve lokumlu kurabiye aldım.

Adaya kadar gelmiş ve bu kadar kısa sürede bu kadar çok hamur işi yemiş biri olarak Bienal sergisinin olduğu Troçki'nin Evi'ni aramam bulmam farz olmuştu. Farkettim ki ben Büyükada'nın iskelesi ve iskelenin solunda kalan kısmıyla ( iskelede denize arkanızı döndüğünüzdeki soldan bahsediyorum bu arada)haşır neşir olmuşum. Aksi istikamette de ayrı bir dünya var. Kulüp, Kahve Dünyası, köşkler, nal sesi, bok kokusu derken metruk durumdaki Troçki'nin Evi'ne vardım.



Lev Troçki: Bolşevik siyasetçi, devrimci, Kızıl Ordu'nunkurucusu,  Sovyetler için Lenin'den sonra iki numaralı adam. Büyükada'da yaşadığı evin yıkık dökük dört duvardan başka birşeyi yok. Çalı çırpı içindeki oldukça eğimli daracık bir patikadan zorlu bir yürüyüşle deniz kıyısına ulaşılıyor. Olur da bienal meraklısı orası burası ağrıyan bir teyzenizle ya da ne bileyim hamile bir arkadaşınızla gitmeyi düşünüyorsanız bir daha düşünün derim. Sahilde çok acayip şeyler sizi bekliyor olacak. Dönüşte tırmanacağınız toprak patikayı size unutturacak kadar etkileyici hayvan heykelleri göreceksiniz. Suyun içinde ve üç katlı bina yüksekliğindeler ve dik dik size bakıyorlar. Mesajı nedir bu sanatsal çalışmanın, ben anlar mıyım demeyin. En aylak ve en cahil halimle tavsiyemdir. Patlıcanlı poaçaları lüpletin sonra da eritmek için Troçki'nin Evi'ne yürüyün. Süper fotoğraflar çekeceksiniz burda, bana inanın.


İskele civarına geri döndüğümde Arap turist ve selfi çubuğu sayısı tahammül sınırlarıma yaklaşmıştı. Öğlen saat iki gibi Burgaz'a kaçtım. Ya o Mualla'yı sandala atıp... Onu da sonra anlatırım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder