Anlatması uzun süreceği için anlatmayacağım bir sebepten dolayı sabahın körü denebilecek bir saatte Beyoğlu'nda, Galatasaray Lisesi civarındayım. Ara Kafe'ye en son yüz yıl önce filan gitmiştim, önünden geçeyim dedim bu sabah. Sokaktaki masalardan birine oturmaya niyetlenir gibi oldum. Sonra ufak tefek bir kadın gördüm. Cüssesinin üç katı filan bir sesle konuşuyordu. Duvarla. Kadının ortamını bozmak istemedim. Belki özel bir şey anlatıyordur. Duvara. Duvarlar en çok da kimseniz yokken sizi dinlemek için varlar.
18 Ağustos 2021 Çarşamba
11 Ağustos 2021 Çarşamba
İs
İs Bankası iyi günler diler. Birikmiş islerinizi evde yastık altında tutmayın. İsli pisli paslı puslu yastık altlarına son. Yastıklar ve uykular temizlensin. Sabun kokulu rüyalar, uçuşan tül perdeler ardında efil öğle uykuları. Kalkınca bahçedeki ağaçtan dut. Anane evi gibisi yok. Bahçede oynarken üstümüze başımıza minik yeşil tırtıllar düşer. Tırtıldan korkmam. Kırk yıl öncesinin masum börtü böceğinden bahsediyorum tabi. Herşeyle birlikte haşerat da değişti. Şimdiki sivri sinekler bir acayip. Her ısırığın çevresi kocaman kızarıyor. Kaşıdıkça o kızarıklık halkaları büyüyor, birbirleriyle birleşiyor. Bacağımdaki kırmızı bölge Güney Amerika haritasına benziyor. Yoksa bu sinekler oradan mı gelmiş? Belki de bir muz kasasının içinde... Lavanta yağı, limon, tükürük hatta çiş sürmenin iyi geldiğini söyleyenler oldu. Türlü türlü tavsiyeler, akıl vermeler. Akılları pazarda tezgaha çıkarmışlar, satmaya. Herkes gitmiş yine kendisininkini beğenmiş almış. Canım aklım. Bu sivriler bizden akıllı mı? Yoo, evet, yüzde kesin.
8 Ağustos 2021 Pazar
Bulutlar ve ayak bilekleri üzerine
Bu karikatürü gördüğümden beri bir şeyler yazmak istiyorum. Bölük pörçük cümlemsiler kafamda dolanıyor. İlki: Neyse işin odur düşün.
Sadece kendileriyle, nasıl göründükleriyle ilgilenenlerin önlerine çıkanlara da o daracık pencereden bakabiliyor olması... Bu köpeğin bulutları pamuk şekere, dondurmaya, yastığa, konuşma balonuna, dantel motifine, çiçeğe, böceğe, bardak altlığına, gelin başına benzetmeyip sadece ayak bileğinin çevresindeki ustalıkla tıraş edilmiş kürk parçasına benzetmesi??
Basit yaşayacaksın bu hayatı derken şair, kastettiğinin bu olmadığını düşünüyorum.
Sokak sokak, mahalle mahalle gezen, lokantaların yemek artıklarını çöpe çıkardığı saatleri kollayan, oyalanırken kitapçı ve antikacı vitrinlerinin önünde dolanan bir köpek belki bu bulutu patlamış mısıra, pideye, üzerine basılmış ciklete, tıbbi bitkiler ansiklopedisinin kapağındaki nadir bir çiçeğe, 18. Lui'nin karısına hediye ettiği küpeye, geçen yüzyıldan kalma bir hamam tasının üzerindeki kabartmaya, lokantanın çöpünü çıkaran sakallı çocuğun kolundaki dövmeye filan benzetebilirdi.
Eski iş yerimde bir kadın vardı. Kendini olduğundan farklı gösterme gayretindeydi. Halbuki olduğu hali gayet makuldü bence. Hamileydi, bebeğe battaniye ördüğünü söyleyince ne renk diye sormuştum. "Karışık" demişti, "karides kokteyl gibi". Günde üç öğün karides kokteyl yiyen bir insan imajı yaratmaya çalışıyordu belli ki. Maalesef ben o güne kadar o dediğinden hiç yememiştim, dolayısıyla dediğinden de bir bok anlamamıştım. Yani havayı da kime atacaksın, ona bir bakmak lazım.
Bulutlara dönecek olursak, ben bulut severim. Güneşi bir nebze kaparlar ve gözünüzü kısmadan karşıya bakabilirsiniz. Öyle dağlar kızı Heidi gibi yere yatıp bulut izlemişliğim, bir şeye benzetmişliğim yoktur. Bu, övünülecek bir durum değildir. Hepimiz bulutlara, uzaklara - ayak bileklerimizden çok daha uzaklara- bakmaya zaman ayırmalıyız.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)