Söyleme sırrını dostuna, o da söyler dostuna... Halimiz yaman anlayacağınız. Dipsiz kuyular bulup oralara mı bağıralım ne yapalım? Midas'ın kulakları eşşek kulakları diye.
Sır saklamak insanı hasta ediyormuş. Bilimsel araştırmaların sonuçlarına dayanarak söylüyorum. İnsanlara fiziksel güç gerektiren bir iş vermişler, bir kütüphane dolusu kitabı bir odadan diğerine taşımalarını istemişler. Taşıdığı sırrın ağırlığını zaten her daim omuzlarında hissedenlerin pili bir kaç raf kitabın yerini değiştirmeye anca yetmiş. Gizlediği her neyse , o ne kadar büyük, ne kadar - konuşursam çok kişinin canı yanar- modeli bir sır ise kişiyi o kadar yorarmış. Yani insanın yaşını gizlemesi başka bir şey, çocuğun babasının o adam olmadığını saklaması başka. Aşkımı bir sır gibi senelerdir sakladım diyenlerdenseniz, dikkat edin bağışıklık sisteminiz alarm vermek üzere olabilir.
Madem psikoloji üzerine atıp tutuyorum, bir başka araştırmanın daha sonuçlarını aktarayım size: İnsanlara sormuşlar, kardeşim size hemen şimdi 20 volt elektrik mi verelim, yoksa önümüzdeki bir saat içinde bir ara 10 volt almayı mı kabul edersiniz? Deneklerin çok büyük bir yüzdesi aman ne olacaksa şimdi olsun, ne zaman olacağını bilmeden beklemek daha büyük sıkıntı demiş.
Çalışırken en sevmediğim işleri sabahtan yapar, sesini duymaya tahammül edemediğim müşterileri erkenden arayıp gazlarını alırdım. Gün içinde her çalan telefonda arayanın o kadın olma ihtimaliyle huzursuz olmaktan kendimi kurtarmış olurdum. İlerleyen zamanda başınıza geleceğini tahmin ettiğiniz ama tam olarak ne zaman olacağını kestiremediğiniz zor durumlarla ilgili olarak böyle bir davranış geliştiriyormuşsunuz. Kontrolü ele almış oluyoruz güya. Beklemek ölümden zor hesabı. Filmlerde adama her türlü işkenceyi yapıp öldürmemeleri kötülerin insan psikolojisinden anladıklarını gösteriyor.
Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde geçen hafta bir cinayet işlendi. Bir hasta diğerini gece yastıkla boğdu. Adam hemen ölmedi, kamera kayıtlarına göre yaklaşık iki saat can çekişti. O kamera kayıtları hastalar birbirine zarar verdikten sonra izlemek üzere mi yapılıyor merak ediyor insan. Karaciğerimiz, gözümüz, dizimiz hepsi değerli tabi de, ruh ve sinirimizi emanet ettiğimiz kişi ve kurumlar da çok çok önemli.
İnsan psikolojisi en narin ipek iplerle örülmüş bir ağ gibi. Hoyratlığa, umursamazlığa dayanmıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder