Bütün heybeti ve güzelliğiyle bir vapur yaklaşıyor. Grili mavili simli pullu bir kumaşın üzerinde ilerliyor sanki. Yine martılar. Hep olsunlar. Bakmayın çok konuşuyorlar, çok bağırıyorlar, abartı tepkiler veriyorlar, dikkat çekmek ilgi odağı olmak için çırpınıyorlar desem de seviyorum martıları. Bakımsız martı görmedim hiç. Saçı sakalı bırakmış, üstü başı kirli, göbek salmış gıdı yapmışına da denk gelmedim . En yavru halleri gri bir yün yumağından farksız. Neresi gagası neresi poposu belli olmayan ve dünyanın en tiz sesini durmadan çıkarabilen bir topak. Yani o çelimsiz çocuk büyüyüp de bu yakışıklıya nasıl, ne ara dönüşüyor?
Bu şey gibi; "ben çocukken sarışındım". Valla ben bayağı sarışındım gerçekten. Çok da zayıftım. Tüy sıklettim. Kaşım kirpiğim saçım da tüy gibiydi. İnce, açık renkli, yumuşak. Gür, kalın telli koyu koyu saçlara, kirpiklere imrenirdim. Yazları kuzenim gelirdi Almanya'dan. Benden bir yaş büyüktü. Boylu poslu kaşlı gözlü bir kızdı. Bayramlarda bizi bir örnek giydirdiklerinde sanki benim cılızlığım iyice tescillenirdi. Ben en çok kuzenimin Almanya'dan getirdiği kıyafetlerini merak ederdim. Pek havalı pek değişik görünürdü bana. Bir de mis gibi bir koku yayılırdı o bavuldan. Alamanya'nın deterjanı mı yumuşatıcısı mı her neyse, muhteşem kokardı. Şeker Kız seyreder, çikolata yer, resim çizerdik. Hala kuzenimin öğrettiği gibi çiziyorum balıkları, köfte dudaklı, iri gözlü.
Ne çok özlemişim çocukluğumu. Martılar bile bana o günleri anımsattı. Oysa hiç martı görmedim ben çocukken.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder