18 Eylül 2014 Perşembe
Cafe Francais
Istiklal Caddesi'ne adim atar atmaz saginizda bulacaginiz Fransiz Kultur Merkezi'nin icinde yer aliyor Cafe Francais. Genis guvenlik onlemlerini asarken acele etmeyiniz zira iceriye teker teker giriliyor. Avluya ulastiginiz anda ortam soku yasiyorsunuz. Heralde o dandik soz oyununun tam zamani: az once icinden ciktiginiz Taksim kaosuna harbiden Fransiz kaliyorsunuz.
Huzurlu bir avluyu cevreleyen klasik bir yapi, agaclar, ufak masalar.Iddiasiz bir gorunumun altinda Taksim colunun az bilinen bir vahasi gizli.
Menu oldukca zengin. Salatalar, etli ve tavuklu ana yemekler, tatlilar ve kahve. Ayrica bir de gunun monusu diye bir olay var, ornegin benim gittigim gun mantarli corba+ korili eriste+ biberli tavuktan olusan monuyu 15 TL'ye veriyorlardi. Ben corba istemeyip onun yerine salata ile oyuncu degisikligi talep ettim ona da "oui" ( evet) dediler. Yemek uzerine ictigim kahveden de cok cok memnun kaldim.
Alakasiz not:Ya kahve ne guzel bir sey degil mi, keske gunde 10 kere icebilsek ve dokunmasa.
Neyse, demem odur ki oyle sakin ve zarif bir yer ki yediginizin ictiginizin tadina variyorsunuz.
Cafe Francais'e giderseniz ve vaktiniz varsa Fransiz Kultur Merkezi'nde sergi olup olmadigini da bir kontrol etmenizi tavsiye ederim. Ornegin ben Selcuk Demirel'e ait nefis bir sergi gezdim. Maddi ve manevi doyurulmus olarak ayrildim mekandan.
Au revoir!
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Ben günde 10 kahve içiyorum, dokunmuyor.
YanıtlaSil