19 Kasım 2015 Perşembe

Vurur Yüze İfadesi, Tarifi Burda Bitanesi

Starbucks'larda veya daha minnoş , duvarları tuğla , yerleri çini desenli kafelerde içtiğimiz americano , cappuccino, latte, macchiato, flatwhite, cortado'ların hepsi espresso bazlı kahveler olarak geçiyor. Yani bir ( veya bazen isteğe göre 2) shot espressonun üzerine su/ süt/ süt köpüğü/ krema'nın değişik miktarlarda ilavesiyle isimleri birbirinden alengirli içecekler çıkıyor ortaya. Ama çıkış noktası hep aynı; espresso. Espresso denilen de 30 ml sıcak suyun 7 gr sıkıştırılmış kahveden 25-30 saniyelik bir süre içersinde geçirilmesiyle hazırlanıyor. 
Yani duruma gore 10-15 TL'ye içtiğimiz kahvede epi topu 7 gram " kahve" var.



Geçen hafta dikkatimi çeken kafelerden biri Beşiktaş'ta açılan " 7 gr Coffee" bu gerçeği yüzümüze vurur gibi. ( vurur yüze ifaaadesi... diye başlamayacağım korkmayın. Ama bu cümlenin sayesinde bu yazı daha çok kişi tarafından okunacak :) )

Bence tarifi bu kadar basit ve ortada olan birşeyin kimi yerlerde tadının berbat olabilmesi ve yine kimi mekanlarda bağımlılığa yol açması bu işin içinde rakamlardan daha fazlasının olduğunu gösteriyor. 
İlgi, sevgi, merak, emek olabilir mi?

Sayılarla kafa bulan bir diğer kafe ismi: 60 Beans
Topağacı'nda rastladım. Çok merak ediyorum burayı ama bir ay düzenli spor yaparsam 60 Beans Cafe'de bir kahve ödülüm var kendime. Henüz parmağımı oynatmadığımı göz önünde bulundurursak ben daha çok önünden geçerim bu kafenin. 


Beethoven'ın günlük ritüellerini anlatan bir yazıyı okurken adamın kahve alışkanlığı beni dumura uğratmıştı. Mükemmel bir kahvenin ancak ve ancak 60 adet kahve çekirdeğiyle hazırlanabileceği konusunda o kadar sabit fikirliymiş ki ünlü müzik adamı, işi gücü besteyi güfteyi bırakır oturur kahve çekirdeklerini bizzat sayarmış. Ne eksik, ne fazla, 60 adet olacak. İçeceği kahve konusunda bu kadar titizlenen nevi şahsına münhasır zaat, sanmayın ki mutfakta harikalar yaratırmış. Tam tersi, o kadar beceriksizmiş ki, bir sebeple tartışıp kovduğu hizmetçisini aynı günün öğleden sonrasında yeniden işe başlatmış. İki yumurta kıramamış sanırım. 
Günümüzde Beethoven'ın yaptığı gibi 60 çekirdekle kahve hazırlayıp epey sert bulanlar olmuş. Yani beyler, adam Beethoven. Ne bekliyordunuz?

Nişantaşı'nda iki tur atıp gördüklerimi yazmışım gibi olacak ama isminde sayı olan, mutfak sırlarından birini direk tabelaya koyan bir başka mekan da Topağacı'ndaki pizzacı: 400 C
Odun fırınında pizzaları pişirdikleri sıcaklığı tabelada bizimle paylaşmışlar. 

Rakamlar, formüller, reçeteler, tarifler bir yana yeme içme işinde nacizane gözlemim şudur ki; at gözlüğü takmayan, müşterisinin nabzını iyi tutan, trendleri takip eden, sadece şimdiyle ilgilenmeyip yarına da kafa yoran, okuyan, takip eden, merakını dizginlemeyen, araştıran, deneyen ve bunu yaparken biz müşterileri kasmayan, aptal yerine koymayan işletmeler kazanıyor. 

Olay sadece Instagram'da hesap açmak, bloggerları ağırlayıp sanal ortamlarda şanını yürütmek değil. Kendi hardalını, mayonezini, dondurmasını, turşusunu kendisi yapan yer de var, amerikan salatasını BİM'den alan da. ( BİM'le problemim yok, yanlış anlaşılmasın) Duruşuyla tavrıyla kendisinin bir tık yukarıda olduğunu iddia eden işletme, mikrodalgada ısıttığı yemeğin yanına bir dal rosemary (biberiye) ekleyip #gurmelikbizimişimiz demeyecek. Müşterisinin görgü, bilgi ve birikimini hafife almayacak. 

Bütün rakamlardan, tabelalardan, tariflerden, mekana gelen "ünlü"lerin fotoğraflarıyla süslü sosyal medya hesaplarından, hepsinden daha önemlisi bu:
Merak, emek, ilgi, sevgi, saygı. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder