14 Şubat 2022 Pazartesi

Parkta

 

Bir e-dergiye gönderdim bu kısa öykümü. Belli kriterler vardı: Dolunaylı bir gece, taksiye binilecek veya inilecek, sevgiyi beklerken teması olacak, "not kağıdı" ve "gözlük" kelimeleri öykünün bir yerinde illa ki geçecek. "Taksi", "şoför" ve "dolunay" kelimeleri geçmeyecek. Uygun bulunmadı benim öykü. Baktım dergiye hakikaten benimkinden üç dört gömlek üstün şeyler yayınlananlar. İçim rahat yani. Olsun ben seviyorum yazdıklarımı. Daha iyisini yapabilirim, yazmaya devam... 

PARKTA

- Araban nerede?
- Arabam yok.
- Nasıl yani, Şubat ayının en güzel gecesinde, ay gökyüzünde gümüş bir tepsi gibi parlarken evde mi oturacağız?
- Yoo ben öyle bir şey demedim. İstanbul'un bütün sarı ticari araçları bizim.
- Sen yokken buralar çok değişti bebeğim. Sarı ticarilerin direksiyonlarının başında, isteklerini emir telakki eden o eski kibar adamlar yok artık. Geçen gün bindiğimde "Abbasağa Parkı'na" dedim. Ofladı pufladı, "ablacım şuradan yokuş aşağı rahat on dakikada yürürsün" dedi. Gözlüğüm buğulanmıştı, adamın yüzünü tam  seçemediğim için şaka yapıyor sandım. Baktım hareket etmiyor, söylene söylene indim. Plakasını alacaktım ama not kağıtlarımın hepsini masamda unutmuşum.
- Sen hala Abbasağa Parkı'na mı gidiyorsun? Bitmedi mi o hikaye?
- Bitmedi. Bitiremiyorum.
- İki sene önce o parkta otururken "arabayı kötü yere bıraktım, bir gidip bakayım" diyerek hayatından çıkan o adamı nasıl oluyor da hala bitirmiyorsun , anlayamıyorum.
- Bitiren değil bekleyen olmayı yeğliyorum diyelim. Öteki türlüsü daha çok canımı yakıyor. Vazgeçilmiş hatta kullanılmış olduğumu kabullenmek istemiyorum. Onun da sık sık o parka gittiğini ve  umutsuzca beni aradığını hayal etmek hoşuma gidiyor.
- Peki ablacım. Anlaşılan bu akşam da yolumuz Abbasağa'dan geçecek. Çılgınca kutlayalım tamam mı? Sevgililer günümüz kutlu olsun!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder