2 Ekim 2014 Perşembe

Hatira Defteri



Londra'dan London Walks'un gunubirlik turuyla  Oxford'a gittim. London Walks yillardir sehir icinde ve disinda cok eglenceli geziler yapan bir tur sirketi. Onceden arayip rezervasyon yaptirmiyor veya para odemiyorsunuz. Katilmak istediginiz geziyi belirledikten sonra tek yapmaniz gereken o turun baslangic saatinde baslangic noktasinda olmaniz. London Walks ile daha onceki Londra tatillerimde iki sehir ici tura katilmistim. Birinde az bilinen bir bolgede fotograf cekmistik, digerindeyse rehber esliginde British Museum'u gezmistik.
Bu sefer London Walks'un kirmizi sapkali rehberiyle Paddington tren istasyonunda Oxford'a gitmek uzere  bulustum. 42 kisilik tonton bir gruptuk. 

Trende yanima oturan Anne 74 yasindaydi. Kot pantolon ve spor ayakkabi giymisti, uzerinde kalin orme bir hirka vardi. Gri saclari kisacik kesilmisti. Hafif kamburdu. Oglu ve geliniyle  gezmeye geldikleri Londra'da ucuncu gunleriydi. Gelini ellili yaslarinda, cocuk kitaplari yazan, gercek olamayacak kadar fazla pozitif bir sevgi kelebegiydi. Bu kadar da yedi yirmi dort agzi kulaklarinda gezen insanlari sorgulamis ve kalbi buz tutmus bir insan olarak samimiyetsiz olduklarina kanaat etmisimdir.

Anne'e donecek olursak, yanima oturdugunda soyle dusunuyordum;Istanbul'dan geldigimi soylerim, bogaz ve Ayasofya uzerinden tren yolculugumuzu sessizlikten kurtaririz. Ama Anne beni sasirtti. Yirmi bes yil once mimar olan erkek kardesi  Istanbul'da calisirken onu ziyarete geldigini soyledi. Yirmi bes sene once Bebek Otel'de kaldigini, Pier Loti'de nasil keyif yaptigini anlatti. Izmir'e gidisinden, Izmir'in ne kadar guzel bir sehir oldugundan bahsetti. Oradan araba kiralayarak Efes'e ve Bodrum'a gittiklerini anlatti. Yirmi bes sene onceki Bebek, Izmir ve Bodrum'u dusunebiliyor musunuz!
Kadin bir anda gozumde hikaye dolu bir sandiga donustu. Ama Anne soguk Londra sabahindan sicacik trene binince gevsedi sanirim. Ah be teyze, uyumayaydin iyiydi. Fragmani verdin, filmi gostermedin.

Tren yolcugumuzun kalan kisminda  unutmayi dusundum. Acilari, hayal kirikliklarini, kayiplari unutabildigimiz icin hayata devam edebiliyoruz belki ama ya guzel hatiralar...Gezdigim saraylarin, parklarin isimlerini not edebilirim. Yuzlerce fotograf cekebilirim. Ama gezerkenki ruh halimi de hatirlayabilmek mumkun olacak mi. Keske onu da kutulayip saklayabilecek bir imkan olsa. Arada kapagini acsam ve o ozgur, merakli kiz olabilsem. Hic ummadigim bir yerde karsima cikan nehire sasirdigim ve sevindigim ana donebilsem. Gunesli bir meydanda merdivenlerde sarap icerkenki umursamazligimi bulabilsem o kutuda. O kahvenin damagimdaki tadini, bahceye gelen tilkinin gozlerini, yanlis tarafa yuruyup cok dogru bir yere gelmenin keyifli gururunu...Bunlari hic unutmasam...