21 Eylül 2016 Çarşamba

Zorbalığa Hayır

"Çekingen bir insan mutlu bir insan değildir. Yanlış anlaşılmak çekingenin kaderidir. Birçokları çekingen insanın utangaçlığını küstahlıkla karıştırır. 

Çekingen insan yalnız insandır. Yeryüzünde yaşar durur ama ona karışamaz. Diğerleriyle arasında hep bir bariyer vardır. Hoş sesleri görür, hoş sesleri duyar ama elini başka bir eli tutmak için karşıya uzatamaz. Olduğu yerden eğlenceli grupları izler ve onlarla konuşmak yakınlık kurmak ister. Ama onlar kaygısızca laklak ederken kendisini pas geçerler ve o da onları durduramaz. 

Çekingen insan orada dışlanmış gibi uzakta kendi başına bekliyordur. Ruhu sevgi ve özlem doludur ama dünya bunun farkında değildir. 

Çekingenliğin demir maskesi yüzünü perçinlemiştir ve arkasındaki insan görülemez. Dudaklarına arkadaş canlısı sözcükler ve candan selamlamalar gelir, ancak bunlar çelik kıskaçların arkasında duyulamayan fısıltılar haline gelip ölürler. 

Çekingenlik kesinlikle aptallığın bir belirtisi olmayıp yalnızca aşırı hassasiyet anlamına gelir. "

Yukarıdakilerin tamamı alıntı. Jerome K Jerome'un 1886'da yazdığı " Aylak Bir Adamdan Aylak Düşünceler" isimli kitabından çekingenlik üzerine yazdıklarından bir bölüm. 

Çekingenlik her yaşta zor, ama çocukken hepten zordu. Çekingen bir çocuksan, dalga geçilme korkusuyla cevabını bildiğin halde öğretmenin sorularına parmak kaldırmazsın. Arkadaşların sana iyice gıcık olmasın diye yaptıkları aptalca hataları düzeltmezsin. Az ötede duran birilerine -nasıl olsa duymazlar diye- seslenmezsin. 

Öğrencilik hayatım boyunca çekingendim. Üç beş yakın arkadaş edinenildim. Kantindeki eğlenceli grupları uzaktan izlerdim. Yakınlık kurmak istediğim pek çok kişi oldu ama yazarın dediği gibi suratımdaki o çekingenlik maskesi dilimin ucuna gelenleri söylememi hep engelledi. O yaşlar, ergenlerin kendini yanındakine ispatlamak için karşısındakini bozduğu senelerdi. 
Kırk yılın başında çekingenlik maskemi yırtıp aklımdaki müthiş espriyi cılız sesimle bir grupta paylaşmaya kalktığımda ise söylediğim müthiş komik cümleyi ancak en yakınımdaki duyar, gür bir şekilde gruba haykırırdı. Güldükleri lafın kime ait olduğunu sadece ikimiz bilirdik ve yanımdaki arkadaş bunu kafaya takmazdı. 

Arkadaşlarımın çocukları arasında okula başladıktan sonra kekelemeye veya gece çişini altına kaçırmaya başlayanlar oldu. Çekingenlikten değil belki , konunun uzmanı değilim ama okulda canını sıkan birşey olduğunu tahmin ediyorum. Malesef bütün çocuklar birer iyilik perisi, nezaket ve sevecenlik muskası değiller. O küçük yaşlarına , o sevimli suratlarına uymayan, boylarını aşan bir zorbalık sergileyebiliyorlar. Okullarda akranlar arası yaşanan zorbalık bence ciddi bir konu. 

Zorbalık iki türlü olabiliyor; doğrudan ve dolaylı. Doğrudan zorbalık, vurma, tekmeleme, ısırma, çimdikleme gibi fiziksel saldırılar, çirkin yüz ifadeleri ve el kol hareketlerini kapsıyor. Öğretmenlerin veya anne babaların bunu tespit etmesi veya müdahale etmesi daha kolay. 

Dolaylı zorbalık ise çocuğun sosyal olarak yalnızlaştırılması, gruptan dışlanması gibi davranışları içeriyor. İsim takma, alay etme, küçük düşürme, gruptan dışlama dolaylı zorbalık örnekleri. Geçen yaz oturduğum kafeye üç liseli kız gelmişti. WhatsApp'tan kurdukları gruptan mesaj atıp ertesi günü kimsenin Eda ile konuşmaması için arkadaşlarını örgütlüyorlardı. Bunun tespiti ve giderilmesi daha karışık bir durum. 
Arkadaşlarına vuran , tekmeleyen çocuğa verilecek tepki çok net olabiliyor. Halbuki arkadaşlarına isim takan ,dalga geçen ,onları dışlayan yalnızlaştıran çocuklara verilen tepki olayın hangi semtte, hangi okulda, kimin çocuğuna karşı gerçekleştiğine göre değişebiliyor. Çekingen arkadaşlarının kalbini küçük düşürücü esprilerle kıran ergenlere yarının kendinden emin ,özgüveni tam ,girişken ,yarışkan ve vuruşkan büyükleri gözüyle bakılabiliyor. 

Yeni eğitim öğretim yılı başladı. Yaşama ve barınma hakları kadar eğitim hakları da kutsaldır çocukların. Gönül ister ki, okula gitmeyen çocuk kalmasın.  Okullarda doğrudan veya dolaylı zorbalığa göz yummamak ise biz  büyüklerin görevi diye düşünüyorum.