3 Eylül 2023 Pazar

Karacabey Retrosu

  “Kadınlar tuvaletinin el yıkama bölümünde karşılıklı iki duvarda toplam yirmi dört adet musluk var” diyor genç kız. “Bizim tarafta da öyle” diye karşılık veriyor babası. Karacabey’de otoban kenarındaki havalı dinlenme tesislerinden birindeler. Menemencinin bordo sandalyeli masalarında tek tük oturanlar varken, Amerikan kahvecisinin kapısı türbe önü gibi. Öndeki sigara içilen masalarında yoğun bir şekilde kafein tüketiliyor. Büyük otomatik cam kapıların ardında ise höşmerimden, güneş kremine, plastik kova kürekten ev tarhanasına, yolculuk eden bir insanın ihtiyaç duyacağı veya ihtiyacı olduğunu ancak rafta görünce fark edeceği her şeyin olduğu bir market var.

 “Ben böyle şey görmedim, uzay gemisi gibi içerisi” diyor adam orta halli bir düğün salonu büyüklüğünde ve şatafatındaki tuvaleti kast ederek. “kaç tane uzay gemisi  gördün baba” diyor kıvırcık saçları yüzünün yarısını kapayan kanbur duruşlu sıska çocuk. Gülüyorlar ablayla. Arabanın arkasında dikiliyorlar. Kızın aldığı soğuk kahveleri içiyorlar. “Çok buzluymuş kızım bu, çok da tatlı. Bağırsaklarımı bozmasın yolda bu benim” diyor adamcağız. “Bitiremezsen anneme verirsin” diyor kız, aldığı içeceğin beğenilmemesine sinirlenip.

“Karamelli makiyato, herkes içiyor baba, bir şeyi de beğenin ya.”

“Tamam kızım bir şey demiyorum siz beğeniyorsanız için afiyet olsun. Alın bunu da ananıza verirsiniz gelince. Ben yandaki menemenciden çay alıcam.” 

Kıvırcık ergen atladı, “ben sordum dışarıya karton bardakta çay vermiyorlarmış baba, masaya oturup menemen sipariş etmen gerekiyormuş.”

“Ananız marketten ayrılıp yanımıza dönebilirse sorarız bakalım, evde bir termos çay hazırlamak aklına neden gelmemiş zira kafeterya açacak kadar düzeneğimiz var çok şükür. “Zira nedir?” dedi oğlan sadece ablasının duyacağı şekilde. Kız gözlerini devirdi. Adamsa boğazından sıcak bir çay geçirememenin derdindeydi. “Her gün sipariş her gün kargo. Maşallah ana kız internet kuşu oldunuz. Çeşit çeşit termoslar, kaplar kacaklar aletler edevatlarla dolu ev. Marifet almakta değil ki kızım, marifet o termosa o çayı hazır edip, kocam yolda içer diyebilmekte.”  Belki daha da uzatacaktı adam bu monoloğu ama kız arkasını döndü ve bitirdiği kahvesinin boşalan bardağını atmak üzere çöp kutusuna yöneldi. Bu sırada anne elinde poşetle göründü. Kocasının söyleneceğini bildiği için ondan önce, daha yanlarına varmadan konuşmaya başladı. “Burhan, tutturdun Manisa’da ablama uğruycam diye, el boş gidilir mi, zaten laf sokmaya yer arıyorlar karı koca” Arabanın yanına gelince poşettekileri gösterdi. İki paket peynir tatlısı ve bir şişe zeytin çiçeği kolonyası .  “Burhan koskoca dinlenme tesisinde bir tane gömlekli adam yok senden başka. Vallaha inat etmeyeceğini bilsem çok güzel bisiklet yaka tişörtler vardı alacaktım sana bir tane.”  Adam ailesine gömleğini sevdirmek istercesine göbeğini okşadı. Kısa kollu, mavi beyaz çizgili, pantolonun üzerine bırakılarak spor havası verilmiş klasik bir gömlek. “Ben çok rahatım Seher, sen kendi işine bak. Tişört terletiyor beni hem cebi yok.”  Kızının eline tutuşturduğu kocasından kalan ve ılımaya başlamış soğuk kahveyi içmeye çalışan kadın ağzı dolu olduğu halde eliyle kafasını göstererek cevabını geciktirmeden yapıştırmak istiyordu. Mealen “ben biliyorum malımın huyunu, giymem demişse bir kere artık öldür Allah giymez, o yüzden almadım zaten sana tişört mişört” diyordu.

Burhan bey bagajı açmış, kadının elindeki poşeti sokuşturacak bir boşluk bulmaya çalışıyordu. Seher Hanım karamelli makiyatosunu bitirmiş, elindeki peçeteyle ağzını burnunu silerken bir yandan da söyleniyordu. “Oğlun, gelinin Bodrum'da yazlık kiralamış. Seni de saymışlar davet etmişler, ne olurdu sen de gelininin babalar gününde hediye ettiği tişörtü giyseydin.”  Burhan bey yarı beline kadar girdiği bagajı neredeyse baştan düzenliyordu. Karısı sessizliği fırsat bilip devam etti. “Gitmişsin kafana göre bir kısa pantolon almışsın zaten.”

“Ne var ya pantolonda” diye bir hışımla bagajdaki pozisyondan hızla dikelen adamcağız kafanın tepesini de kapağa çarpınca hepten sinirlendi. Kıvırcık saçlı ergen oğlu “ütü izi var baba, daha ne olsun” deyince hıncını çocuktan çıkardı “ ötme len sen de ”  Çok kısa bir sessizlik oldu. Adam bir an için ailesi üzerinde hep hayal ettiği o otoriter figürü sonunda canlandırdığına inanır gibi oldu. Kız “ötme ne baba ya, ötme mi kaldı” dedi kafasının tepesindeki güneş gözlüğünü burnunun üstüne yerleştirirken. Sıska kardeşi arabaya binerken ablasının yaptığı ortayı şık bir gole çevirdi.  “babamızın her şeyi retro, atarı bile”