9 Temmuz 2021 Cuma

KKK

Karımın karnında kırmızı kulaklı köpekler koşuyor. Kar kış kıyamet. 

Korkuyorum. Kasılıyor kollarım. Kıvıramıyorum. 

Kumbaracılar Konağı'nın kapısına kusuyorum. 

Kader kısmet. Konuşmazsam kurtulurum. 

Kurtuluş' ta kardan kaleler. Kandan kuleler. 

Karımın karnında kırmızı kulaklı köpekler. 

Karımın kocası kim?





2 Temmuz 2021 Cuma

Hayırdır inşallah, Velazquez

Sıradan gibi başlamıştı gün. Çay suyunun altını yaktı, buzdolabındaki kahvaltılıkları mutfak masasının üstüne çıkardı. Yatağını toplayıp odasının penceresini açtıktan sonra mutfağa döndü. Çayı demledi. Ocağı kapatıp çaydanlığın üstünü kalınca bir mutfak havlusuyla örttü.


Instagramda takip ettiği kadınlardan birinin sık sık ve büyük bir ciddiyetle tavsiye ettiği  “olumlamaları”  yapmak üzere banyoya yöneldi. Aynada kendine gülümse, kendine güzel şeyler söyle, gaz ver. Yaparsın sen, edersin sen, aslansın. Güzelsin, havalısın, güçlüsün. Yürü be! Lavabonun başına gelip aynanın üstündeki led lambanın düğmesine basar basmaz bir çığlık attı. Musluğun soğuk tarafını sonuna kadar açtı. Buz gibi suyu avuç avuç yüzüne çarptı. Telaşlanmıştı. Yerdeki paspaslar bile ıslanmıştı. Başını kaldırıp aynaya tekrar baktı. Değişen bir şey yoktu. Yoktu işte. Aynada yoktu! Kendisine güzel şeyler söyleyecek, hayatın güzel olduğuna ikna edecek  kişiye ulaşılamıyordu o sabah. 

“Bu ne biçim bir rüya böyle” dedi içinden. Gerçek gibi. Odaya döndü. Epey serinlemişti oda. Pencereyi kapattı. Yatağın ayak ucundaki katlanmış pijamalara baktı. “Üstümü de değiştirmişim , vay bu ne hız” dedi içinden. “Gideyim de rüyamda demlediğim çaydan bir bardak içeyim bari”  diye dalga geçti kendiyle. Mutfağa girdiğinde ocağın üstünde demlenip üzeri havluyla örtülmüş çaydanlığı görmeyi beklemiyordu. Masanın üzerinde ekmek, zeytinler, bal ve dün marketten aldığı eski kaşar duruyordu. “Noluyor yahu”  dedi. İçinden değil bu sefer, bayağı bayağı sesli konuşuyordu artık. 

Ekmeğin köşesini eliyle koparıp kaşardan kestiği büyükçe bir parçayı içine tıktı. Çay soğumuştu. Altını yaktı. Televizyonda hepsi aynı elden çıkmış gibi görünen sabah haberlerine baktı. Sadece bakıyordu. Aklı aynadaydı. Çaydanlık kaynamaya ve su püskürtmeye başlamıştı. Farkında değildi. Kaşar ekmeğini kuru kuru yemeye devam etti. Ağzına attığı zeytinin berbat tadı sayesinde çayın eksikliğini hissetti. 

Elinde çay kupasıyla evi dolaşmaya çıktı. Öylesine bir gezintiymiş gibi sakin kalmaya çalışıyor, paniğini dışarıya yansıtmamaya gayret ediyordu. Antredeki portmantonun aynasına bakmadan odasına geçti. Çayından büyük bir kaç yudum aldı. “Şimdi” dedi. “Pijamalarımı giyeceğim, yatağıma gireceğim ve uyuyacağım.Uyandığımda da bu tuhaf rüyayı yazacağım hemen. Bu benim şimdiye kadar gördüğüm en acayip rüya olabilir.”

Pijamalarını giydi. Yatak örtüsünü açıp battaniyenin altına kıvrıldı. Çok geçmeden uyudu. Bir rüya gördü. Rüyasında garip, tanımadığı bir yerde küçük sevimsiz bir oğlan çocuğunun karşısında oturmuş, sahanda yumurta yapıyordu. Çocuk ya çok beklemişti, ya da yumurta sevmiyordu. Memnuniyetsiz bir hali vardı. “Bu ne ya” dedi kadın içinden. “Bana mı dediniz?” dedi çocuk. “Aaa içimden dememişim” dedi kadın. “Yumurtalar birazdan hazır” dedi gülümsemeye çalışarak. “Afedersiniz” dedi çocuk. “Ben biraz şaşırdım da sizi gördüğüme.”  Gözlerini kıpıştırdı. Devam etti. “ Ben rüyamda pazara gidiyordum, şu elimdeki kavunu satmaya.”  Kadın önce yumurtalara, sonra çocuğa, en son da çocuğun elindeki kavuna baktı. “Aaa o kavun mu, ben onu ekmek somunu sanmıştım” dedi. “Ben de öyle” dedi çocuk. “Rüya işte” diye mırıldandı. “Evet” dedi kadın. “Ben öteki tarafıma döneceğim ve biraz daha uyuyacağım. Sen de öyle yap.” 




Evin karşısındaki kargocuların geleneksel hale gelmiş park yeri kavgaları ile uyandı. Şifonyerin üstündeki  boş çay kupasını mutfağa götürdü. Televizyonu açtı. Bütün kanallarda “son dakika, çok acayip, aman tanrım, başımıza gelenler, dünyanın sonu” gibi alt yazılar geçiyordu. 

Dün gece tanımlanamayan bir takım uçan objeler dünyanın bir çok yerinde bir çok kişi tarafından görülmüştü. Neydiler, kimdiler, niyetleri neydi, bir daha gelirler miydi, bize bir şey yapmışlar mıydı  henüz bilinmiyordu! 

“Bir uzaylımız eksikti” dedi kadın. Banyoya gitti. Kavunlu yüz yıkama jelinin  kokusu sanki her zamankinden daha baygındı.Soğuk suyu defalarca yüzüne çarptı. Aynada kendisine gülümseyerek bakan kadının gözlerinin içine odaklandı.Olumlamalarını yaptı: “Ben güzel bir günü hak ediyorum. Yeni günü kucaklıyorum.Hayatımı ve bana gelen güzellikleri seviyorum.”