28 Temmuz 2022 Perşembe

Olacak olacak

Güzelçamlı sahilinde akşam yürüyüşündeyim. Önümde dört kişilik bir aile var. Oğlanların küçüğü beş altı, büyüğü taş çatlasa on yaşında. (Çatlamasın ayrıca, ne gerek var?) Baba, kısa pantolonunu, çiçekli böcekli tişörtünü çekmiş, hafif göbekli ama çakı gibi. Saçı filan da var. İyi yani. Kadının ise "ben sadece bu çocukların anası değil bu adamın da karısıyım, evliyiz çocukluyuz ama biz hala bir kadın ve bir erkek olarak birbirimizi beğeniyoruz" diyen bir havası var. Sadece ören yerlerinde giydiği kısalıkta bir  şortu ve kolsuz tişörtünün V yakasından görünen yanık tenine çok yakışan renkli bir kolyesi var. Oğlanlar daha ergenlik çamuruna bulanmamışlar. "Babam herşeyi bilir, ne derse doğrudur" kafasındalar. Pırıl pırıl. Baba da onun rahatlığıyla atıp tutuyor. Üzerinde gezdikleri coğrafya hakkında bir şeyler anlatıyor, büyük büyük el kol hareketleriyle. Kadın kocasını hayran hayran izliyor. Arada da etrafına bakıyor. "Kimin kocası buuu, bu benim kocam..."

Az daha yürüyüp akşam pazarından görümceye baldıza hediyelik havlu peştemal filan bakacaklar. Gece yarısı döndükleri klimasız pansiyon odasında pencere açık uyuyacaklar. O çok güvendikleri sineklik telinin kenarındaki yırtıktan içeri girmeyi kolaylıkla başaran sivriler tarafından şişlenmiş olarak uyanacaklar. Küçüğün kolu fena kabaracak. Kadının evden getirdiği devasa ilaç poşetinin derinliklerinden Stilex krem bulup sürecekler.

Kahvaltıdan sonra şemsiyelerini, hasırlarını, havlularını, gözlüklerini, sularını, atıştırmalıklarını, pareolarını, güneş kremlerini yüklenip halk plajına gidecekler. Sonsuz genişlikte gibi görünen plajda kıçlarının dibine girip şemsiye çakan yarı Türkçe yarı Almanca konuşan yaygaracı bir grup yüzünden rahatları kaçacak. Kim kimin karısı, kim kimin dayısı anlamıyacaklar. Kızların bikinilerinin küçüklüğünü, adamların seri bira tüketimini hoş karşılamayacaklar. Çocukların her geçen mısırcıdan, midyeciden bir şey istemeleri ve alınmayınca tutturmaları, üstelik bunu Almanca yapmaları kafa şişirecek. Almancı kızlar yüzükoyun yatıp popolarını güneşe ve halk plajının meraklı bakışlarına teslim edince bizim ailenin kadını "kalkalım" diyecek. "Başım ağrıdı, güneşten heralde. Bugün deniz de pek güzel değil." 

Pansiyona eşyaları bırakıp pideciye gidecekler. Gölgede sakin sakin oturmak hepsine iyi gelecek. "Ben de bir bira içeyim mi" diyecek adam. Plajdaki üşütük popoların yanından lafını ikiletmeden kalkan kocasına sevgiyle bakacak kadın. "İç hayatım" diyecek, adamın şapka giyip çıkarmaktan dağılan saçlarını düzeltecek. "Sana da söyleyeyim mi bir tane, başının ağrısına iyi gelir" derken göz kırpacak adam. Kadın gülecek. Saçını omzunun üzerinden atarken etrafa bakacak.