11 Aralık 2015 Cuma

Beşiktaş'ım benim, biricik sevgilim...

Beşiktaş, üzerinde güneş batmayan ülke gibi. Su uyur, düşman uyur, ama Beşiktaş'da sipariş dağıtan motosikletliler uyumaz. Eksozlarını patlata patlata, gazı kökleye kökleye geziyorlar. Yattığım yerden dinliyorum ve bir yandan da merak ediyorum gecenin 01:45'inde pizza yiyen insan evladını.

Birgün gelecek Beşiktaş'ta bütün dükkanlar kahveci veya dönerci olacak. Neden herkes bize kafein pompalamaya veya etten bıktırmaya çalışıyor, anlamış değilim. Çok değişti buralar. Bütün bu latteleri ve biraları içen, döner dürümleri götüren, dolayısıyla mekanların kasalarını dolduranlar İstanbul'un başka yerlerinden semtimize geliyorlar. Hoşgeliyorlar, eyvallah! Onların geldiğini ve çılgınca tükettiğini gören yurdum esnafı düne kadar eşarp ve şal satarken bugün porsiyon dönerin yanına domates diziyor.


Beşiktaş'ın tarihi değerlerinden biri olan Kaymakçı Pando mavi beyaz tahta sandalyeli, buram buram süt kokan o güzelim dükkanı kapattı. Yılların  Kazan Birahanesi tadilattan sonra saçları zorla üç numaraya vurulup  gömlek giydirilmiş serseriye döndü. 

Herşeyi bişeye benzetmek zorunda mıyız? Kazan pasaklı haliyle Kazan'dı. Yedi Sekiz Hasan Paşa Fırını ve Tarihi Oktay Kurabiye varlığıyla huzur vermeye devam ediyor. Bari onlar gitmesin.


Nerede o eski Beşiktaş diye yazacak kadar yaşlanmadım daha ama  sıkıntı ve endişelerimi de paylaşmak istedim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder