5 Şubat 2024 Pazartesi

Biber

 Bugün burada elimdeki kalemi beceriksizce kavrarken, zorla bir iki kelime kondurmaya çalışıyorum önümdeki kağıda. Dışarıda eksi onbeş derecede bir saat eldivensiz dolaşıp da kapalı mekana yeni giriş yapmış birine ait sanki parmaklarım. Her zaman geldiğim kafede cam kenarındaki masada oturuyorum fakat huzursuzum. Yayılamıyorum. Üst üste defalarca yenilip içinden bir türlü çıkamadığım bir bilgisayar oyunununda hissediyorum kendimi. "Bir sonraki aşama şu an yaşadıklarımın on katı hatta yüz katı daha zordur kesin" diyerek içimi kat kat karartmakla meşgulüm. 

Hiçbir yere konamayan, kıçında koca bir dikenle gezen minik, sarsak ve yorgun bir kuşum sanki. Nereye bıraksam kendimi rahat değilim. Uyamıyorum. Uymuyor. Orası değil yerim. 

Haddinden fazla doldurulmuş bir biber dolmasıyım belki de. Dolgu malzemesi ziyan olmasın diye "bu bibere bu iç fazla" demeden tıkılmış tıkıştırılmış. Ağzımdan, gözlerimden, omuzlarımdan, bir aydır aynı lastikle bağladığım saçlarımdan, delik deşik uykularımdan taşıyor içim. Sığmıyorum. Endişe, kaygı, ümitsizlik, küskünlük, yetersizlik hissi... 

Bu bibere bu iç fazla. İnsaf.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder