Bir Psikiyatristin
Gizli Defteri benim gibi psikolojiye
meraklıysanız heyecan ve merakla okuyacağınız bir kitap. Çok uzun zamandır en
çok satanlar listesinde yer alıyor. Aklın insanı götürdüğü uç noktalar,
zihinsel sorunların ardında yatan sırların çözümü o kadar ilginç ki.
Kendi elinden kurtulmaya çalışan, onu vücudunun bir parçası
olarak görmeyen bir adam vardı mesela. “ Vücut bütünlüğüne ilişkin kimlik bozukluğu” teşhisi kondu. İlaç ve terapi ile
hastanın eliyle daha az saplantılı bir duruma gelmesini sağladılar.
Histerik gebelikten bahseden bölüm de çok acaipti. Histerik
gebelikte gerçek gebeliğin tüm belirtileri ortaya çıkabiliyormuş. Mide
bulantısı, kilo alımı, hatta karında bebeğin hareket ettiği hissi ve hatta
büyüyen bir karın. Çocuk sahibi olmayan kimi kadınlar biyolojik başarısızlık
duygusu yaşıyor ve iş sonunda yalancı gebeliğe varabiliyormuş. Sekizinci aya
kadar hamileliğine inanmayı sürdüren vakalar var.
Son olarak da, sosyopatlardan bahsedilen bölüm çok
etkileyiciydi.Sosyopatlara anti sosyal kişilik deniyor. Şahsi kazançları uğruna
yaşam boyu aldatmaca sergileyebiliyorlar. Pişmanlık ve empati nedir
bilmiyorlar. Aklınıza hemen hırsızları, katilleri getirmeyin. Zeki sosyopatlar
büyük şirketlerin , miluon dolarlık saadet zincirlerinin başına geçebiliyor.Yangın
çıkaran, hayvanlara işkence edenler de sosyopat. Hastalığın nedeni bilinmiyor
ve derecesi ileriyse tedavisi yok.
Üniversiteyi yeniden
okuyabilsem psikoloji veya fotoğrafçılık eğitimi almak isterdim. Mutluluğun
fotoğrafını çekebilir miyim? Bakanları duygulandıran fotoğraf çekebilmek için
psikoloji bilmek şart mıdır? Her fotoğrafa girmeye çalışan özünde iyi bir insan
mıdır? Sevgi ve ilgi arsızlığı mı cep telefonlarının hafıza kartlarını
dolduran?
Neredeyse bütün fotoğrafçılık kulüpleri veya kursları
Tarlabaşı’nda çekim yapmıştır heralde.Kirli suratlı afacanlar, yorgun suratlı
evler, fakir ve zayıf yaşlılar, komşu pencereler arasında gerili iplerde sallanan,
kurumayı beklerken sokakları seyreden çamaşırlar... Mahallenin yerlisine
fenalık gelmiş olacak ki, bir evin duvarına kocaman harflerle yazmışlar : “Yeter ulan, amma çektiniz” Fakat
sevdiklerini ayrı tutmayı da
unutmamışlar. Parantez içinde ( Ali abiler hariç) diye eklemişler.
Hayatın her anını, iyi-kötü, özel-tüzel ayırt etmeden
fotoğraf karelerine depolama arzusu
yukarda bahsettiğim kitaba konu olmayı hak ediyor bence.İnsanların kendi
fotoğrafını bu kadar çok çekmesi, bunun bırakılamayan bir kötü alışkanlık haline
gelmesi nedir, nedendir?
Ey psikoloji, bunu da açıkla! Ama dur, şarjım bitmeden son
bir “selfie” çekeyim.
Eline sağlık, benim için de çok ilginç bir kitaptı.
YanıtlaSil