19 Ocak 2015 Pazartesi

Aylak Kızın Günlüğü / Çok çektik, çok...


Bir Psikiyatristin Gizli Defteri  benim gibi psikolojiye meraklıysanız heyecan ve merakla okuyacağınız bir kitap. Çok uzun zamandır en çok satanlar listesinde yer alıyor. Aklın insanı götürdüğü uç noktalar, zihinsel sorunların ardında yatan sırların çözümü o kadar ilginç ki.
 

Kendi elinden kurtulmaya çalışan, onu vücudunun bir parçası olarak görmeyen bir adam vardı mesela. “ Vücut bütünlüğüne ilişkin kimlik  bozukluğu” teşhisi kondu. İlaç ve terapi ile hastanın eliyle daha az saplantılı bir duruma gelmesini sağladılar.

Histerik gebelikten bahseden bölüm de çok acaipti. Histerik gebelikte gerçek gebeliğin tüm belirtileri ortaya çıkabiliyormuş. Mide bulantısı, kilo alımı, hatta karında bebeğin hareket ettiği hissi ve hatta büyüyen bir karın. Çocuk sahibi olmayan kimi kadınlar biyolojik başarısızlık duygusu yaşıyor ve iş sonunda yalancı gebeliğe varabiliyormuş. Sekizinci aya kadar hamileliğine inanmayı sürdüren vakalar var.

Son olarak da, sosyopatlardan bahsedilen bölüm çok etkileyiciydi.Sosyopatlara anti sosyal kişilik deniyor. Şahsi kazançları uğruna yaşam boyu aldatmaca sergileyebiliyorlar. Pişmanlık ve empati nedir bilmiyorlar. Aklınıza hemen hırsızları, katilleri getirmeyin. Zeki sosyopatlar büyük şirketlerin , miluon dolarlık saadet zincirlerinin başına geçebiliyor.Yangın çıkaran, hayvanlara işkence edenler de sosyopat. Hastalığın nedeni bilinmiyor ve derecesi ileriyse tedavisi yok.

Üniversiteyi  yeniden okuyabilsem psikoloji veya fotoğrafçılık eğitimi almak isterdim. Mutluluğun fotoğrafını çekebilir miyim? Bakanları duygulandıran fotoğraf çekebilmek için psikoloji bilmek şart mıdır? Her fotoğrafa girmeye çalışan özünde iyi bir insan mıdır? Sevgi ve ilgi arsızlığı mı cep telefonlarının hafıza kartlarını dolduran?

Neredeyse bütün fotoğrafçılık kulüpleri veya kursları Tarlabaşı’nda çekim yapmıştır heralde.Kirli suratlı afacanlar, yorgun suratlı evler, fakir ve zayıf yaşlılar, komşu pencereler arasında gerili iplerde sallanan, kurumayı beklerken sokakları seyreden çamaşırlar... Mahallenin yerlisine fenalık gelmiş olacak ki, bir evin duvarına kocaman harflerle yazmışlar : “Yeter ulan, amma çektiniz” Fakat sevdiklerini  ayrı tutmayı da unutmamışlar. Parantez içinde ( Ali abiler hariç)  diye eklemişler.

Hayatın her anını, iyi-kötü, özel-tüzel ayırt etmeden fotoğraf karelerine depolama arzusu  yukarda bahsettiğim kitaba konu olmayı hak ediyor bence.İnsanların kendi fotoğrafını bu kadar çok çekmesi, bunun bırakılamayan bir kötü alışkanlık haline gelmesi  nedir, nedendir?

Ey psikoloji, bunu da açıkla! Ama dur, şarjım bitmeden son bir “selfie” çekeyim.
 

1 yorum: